RAMAZAN AYININ TOPLUMA ETKİSİ
- Fatma Zehra KARATAŞ
- 3 Nis 2023
- 2 dakikada okunur

Bolluğun, bereketin ve günahlardan arınmanın ayı olarak kabul edilen ramazan ayı, tüm Müslümanların coşkuyla çeşitli hazırlıklarla karşıladığı bir aydır. Bu ayda imsak vaktinden gün batımına kadar nefsani şeylerden uzaklaşarak, yemeden, içmeden geçirilen zaman dilimidir. Bu zaman dilimine “oruç” deriz. Oruç tutmak kişiyi hem ruhen hem bedenen olgunlaşmasını amaçlar. Kişinin açlığa direnerek sabretmeyi ve direnç kazanmasını amaçlar. Bunun yanında empati duygusunun yoğunlaşması ile yardımlaşmayı( fitre, ramazan kumanyası, belediyelerin veya vakıfların kurduğu iftar çadırları) ve toplumsal bir bütünlük kazanmasına olanak tanır. Tüm İslam aleminde ramazan orucu çoğunlukla 30 gün olarak tutulur.
Tüm bunlar dini boyutudur ki, bir de kültürel boyutu vardır. Örneğin ülkemizde henüz daha ramazan ayına haftalar kala temizlikler yapılır, yiyecekler hazırlanır, fırınlarda özel olarak hazırlanan üzerine yumurta ve çörek otu serpilmiş pideler satılır, camilere mahyalar asılır, iftardan sonra teravih, mukabele için çoluk çocuk toplanıp namaz kılınması her rekat arasında getirilen salavatlar, ilahiler ramazanın ilk 15 günü ”hoş geldin ya şehri ramazan”, son 15 günü ise “elveda ya Şehri ramazan” nidaları ile Türklere özgü dini ve sosyal birlik beraberlik davranışı olarak görülebilir. Ramazan ayında sahurlarda davullar ile uyandırılmak maniler ile o anları unutulmaz kılmasına vesile olur. Ek olarak oruç tutmayan kişilerin ramazan ayında dışarıda yiyip içmeyerek, lokantaların ramazan dolayısıyla kapalıyız notunu bırakmaları, oruç tutanlara karşı duyulan saygıyı gösteriyor ve bu gerçekten ramazan ayının topluma kattığı olgunluğu birliği beraberliği ve saygının belirginleşmesine sebep oluyor. Küslerin barışması ile toplumdaki dirliğin sosyal bağların güçlenmesine vesile oluyor.
Bir diğer atlanılmaması gereken durum ise ramazan ayında iftarlardan sonra sokaklardaki yoğunluktur. Nedeni ise Ramazan’a has düzenlenen bir takım eğlenceler, sokak lezzetleri, bir bakıma gündüz tutulan orucun, iftar edildikten sonra kişilerin rahatlamasına ve ödüllendirilmesi babında gelişim gösterdiğini ve psikolojik rahatlamaya, buna bağlı olarak orucun tutulmasının devamlılığını sağlayabilmektedir. Örneğin ben daha küçükken tuttuğum ilk oruçlarım için sevgili babacığımın iftariyelik diye adlandırdığımız yiyecekleri( horoz şeker, pişmaniye, çikolata vs,) getirmesi halen zihnimde güzel bir anı olarak belirmektedir.
Sürdürülebilir olması ileriki nesillerimize aktara bilmemiz için biz yetişkinlerin çocuklarımıza iyi örnek olmamız önemlidir. Gelecek neslimiz bizim eserimizdir. Bu bakımdan ramazan ayında çocuklarımızla birlikte süslemeler yapmamız, iftara da ve sahurda Türk kültürüne ait yiyecekler ile hazırlanmamız, misafirler çağırmamız çocuklara unutulmaz keyif verecektir. Bu anları özlemelerine ve hem kültürel hem de ibadet olarak devamlılığını sağlar.
Son olarak Ramazan ayında Türklerin kendine has faaliyetlerle yalnızca dini manalar yüklemeyip kültürel etmenlerle donatarak insanlara sanatsal, dinsel, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik gibi bir çok konunun gün yüzüne çıktığını saygı sevgi çerçevesinde geliştiğini görebiliyoruz. HAYIRLI RAMAZANLAR DİLİYORUM.
F. Zehra Karataş Güneş
Comments