TEK TİP DÜNYA; MODA
- Şule Aydın Bayır
- 18 Tem 2024
- 2 dakikada okunur

Farklı toplumları ekonomik ve sosyal açıdan bütünleştirmeyi sağlayan küreselleşme, benzer tarzlarıyla tek tip yaşam modelini zorunlu mu kılıyor? Yerel kültürlerin küresel dünya düzeninde yeri var mı? Birbirine çok benzeyen yaşam tarzları kültürel olarak topluma ne kaybettirir, ne kazandırır?
Küreselleşme insanları tüketime zorlamaz ancak onları etkiler ve değişime özendirir. İletişimi kolaylaştırır, farklı toplumlarla hızla bağ kurulmasına katkıda bulunur. İş hayatında insanlar daha geniş bir pazar ve ticari olanaklara erişebilirken, diğer yandan rekabet artar ve bazı sektörlerde işsizlik riski ortaya çıkabilir. Bazı insanlar küreselleşmenin getirdiği fırsatları değerlendirerek başarılı olabilirken, bazıları ise bu süreçten olumsuz etkilenebilir. Sonuç olarak, küreselleşme bireyleri zorunlu kılmasa da onların hayatında etkiler yaratır ve adaptasyon gerektirir.
Tek tip yaşamların toplumları nasıl etkilediğini sorguladığımızda iki ayrı görüş ile karşılaşıyoruz. Bir görüşe göre; küreselleşme ile dünya tek tip insanlar yaratmaz. Küreselleşme, farklı kültürler arasındaki etkileşimi artırarak insanların birbirinden öğrenmelerine ve farklı perspektifleri anlamalarına olanak sağlar. Bu durum, bireylerin benzersiz kimliklerini korumasına ve kültürel çeşitliliği desteklemesine yardımcı olur. Diğer bir görüş ise; dünya genelinde benzer alışkanlıklar, tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzlarının yaygınlaşması anlamına gelir. Bunun sonucunda insanların farklı kültürlerden bağımsız olarak benzer şekilde yaşaması söz konusu olabilir.
Burada büyük sorumluluk ve görev toplumlara düşüyor. Küreselleşme sürecinde tek tip yaşamlara karşı duyarlılık göstermek ve farklı kültürlerin korunmasını desteklemek önemlidir. Dünyanın farklı köşelerinden gelen insanlar arasında hoşgörüyü teşvik ederek çoklu kimliklere saygı göstermek de büyük önem taşır. Bu şekilde farklı toplumların kendi kimliklerini koruyabilmeleri sağlanarak yerel kültürlerin yok olmasına karşı direnç gösterilebilir.
Peki moda ve fabrikasyon üretim içinde yerel kültürleri korumak nasıl mümkün olabilir?
El emeği ve usta çırak ilişkisi ile süregelen zanaatkâr üretim kaybedilen bir değerdir, farklılıkları korumak oldukça zordur. Zanaatkarlık, bir toplumun mirası olan geleneksel el sanatlarının ve becerilerinin sürdürülmesini sağlar, yerel materyalleri kullanarak özgün ve yapılandırılmış ürünler üretirler. Örneğin el dokuması halılar, seramik işleri, ahşap oyma gibi zanaatlara ait ürünler belli bir bölgeyle özdeşleştirilir. Meslek haklarının arttırılması, desteklenerek evrensel değeri olan geleneksel el sanatlarının korunması mümkün olabilir.
Giyim konusunda toplumların birbirini ayırt edici özelliği neredeyse kalmamıştır. Özellikle büyük markaların popüler kültürü belirleyici bir biçimde yönlendirmesi söz konusu olduğunda, yerel giyim tarzlarının ve geleneksel elbiselerin zamanla unutulduğunu söyleyebiliriz.
Pierre Bourdieu “Kültürel Sermaye” kavramıyla moda ile ilgili hazırladığı çalışmalarda modayı ”Bireylerin sahip oldukları kültürel bilgiye dayanarak toplumdaki prestij ve itibarlarını artırabilecekleri anlamına gelir. Moda bu bağlamda da önemli bir rol oynar; çünkü giyim tercihleri ve stil seçimleri kişinin kültürel sermayesini ifade edebilir.” olarak tanımlar.
Toplumun modadan beklentisi sürdürebilirlik, çeşitlilik, güvenilirlik ve rahatlık iken, küresel dünya düzeninde ise beklenti hızla tüm trendlere ulaşmak olarak görünüyor. Tüm bunlar kazanım ve kayıplara neden olsa da konfor ve hızlı yenilenme özelliği ile küresel yaşamı vazgeçilmez kılıyor.
Şule Aydın Bayır
Comments