ÇOCUĞUNUZU TANIYOR MUSUNUZ?
- Gülce Esra Sarkı
- 23 Tem 2024
- 2 dakikada okunur

Ebeveynlere "Çocuğunuzu tanıyor musunuz?" diye sorduğumuzda bize hiç duraksamadan
"elbette tanıdıklarını" dile getirirler. Hemen o an, çocuğun hangi yemeği sevdiğini, hangisini
sevmediğini, boş vakitlerinde neler yaptığını, giyinmeyi tercih ettiği renkleri ya da neleri
yapmaktan hoşlanıp, hoşlanmadığını hızlı bir şekilde zihinlerinden geçirirler. Maalesef çoğumuz
çocuğumuzu bu şekilde tanıdığımızı zannederiz. Ama gerçekten bir çocuğu tanımak bunlardan
ibaret midir? Elbette değildir. Onun korkularını, stresini, kaygılarını ve hayallerini ne derece
tanımlayabiliriz? Bir ebeveyn olarak çocuğumuzun geleceğe dönük beklentileri nelerdir gerçekten
biliyor muyuz? Belki de hiç sormadık kendisine!
Northwestern Üniversitesinden Prof. Dan McAdams’a göre tanımanın üç basamağı var.
Bunlar;
Kişisel özellikler: Bu tanımanın en alt seviyesidir. Çünkü basittir, gözlemlenebilir. Mesela;
hareketli, duygusal, öfkeli gibi sıfatları kullanarak tanımlayabiliriz.
Kişisel Dünya: Bir kişiyi daha derinden tanımak için o kişinin ‘kişisel dünyasını’ da bilmek gerekiyor. Bu da ikinci basamağıdır. Örnek verecek olursak, "Üzülünce veya öfkelenince, bu duyguyu nasıl yönetiyor?" gibi sorular sorarak tanımlamak gibi.
Hikâyeler: Üçüncü basamak yani kişiyi tamamen tanıyorum demek için onun hikâyelerini bilmek
gerektiriyor. Bu ne demek? Sürekli dile getirdiği, anlattığı konularda nereye değinmek istiyor.
Yani kısacası ana tema neyin etrafında dönüyor.
Çocuklarda yetişkinlerdeki gibi daha bütüncül bir hikâye oluşmamış olabilir. Ama küçük hikâyeler ve anlam yüklemeler mutlaka olacaktır. Biz ebeveynler bunları anlarsak üçüncü seviyede çocuğumuzu anlamaya başlarız. Bir misal ile bunu açalım. Bir kız çocuğu "Ben büyüyünce baba olmak istiyorum" diyor. Ebeveyn ise ona "Kızlar baba olamaz ancak anne olabilir" gibi bir açıklama yapıp konuyu kapatırsa, çocuğunu tanımadaki perdeyi tamamen kapatmış olur. Onun yerine " Neden baba olmak istiyorsun" diye sorular yönelterek bu cümlelerin altındaki hikâyeyi anlamaya başlayabilir. Çocuk kendini ‘güçsüz’ veya ‘yetersiz’ hissediyor olabilir. Bu şekilde çocuğunun endişelerini ve kaygılarını tanımlamış olabilir.
Çocuklarımızı iyi anlamak için öncelikle onların gelişim dönemleriyle ilgili özelliklerini bilmemiz gerekir. Bu doğrultudaki davranışlarımız, onları kendilerine güvenen, bu hayatta ne istediklerini bilen, mutlu, sağlıklı bir birey olarak yetişmelerini sağlayacaktır. Unutmayalım ki, başarılı ve mutlu bir toplumun oluşması, ancak çocuklarımızın ruhen ve bedenen sağlıklı tanıyıp, yetiştirilmesi ile mümkündür.
GÜLCE ESRA SARKI
Commentaires